Sinemanın yaşayan en büyük ustalarından Martin Scorsese’nin, 17. yüzyılda iki misyonerin zorlu yolculuğunu konu ettiği son filmi, En İyi Görüntü Yönetimi dalında Oscar adaylığı başta olmak üzere çok sayıda ödül ve övgünün sahibi olmuş, Amerikan Film Enstitüsü’ne göre “Yılın En İyi 10 Filmi “nden biri seçilmişti.
Geçtiğimiz aylarda Thor: Ragnarok filmiyle beyaz perdede karşımıza çıkan Yeni Zelandalı yazar, yönetmen ve oyuncu Taika Waititi’nin geçtiğimiz yılın en sevilen filmlerinden birine dönüşen bu nefis büyüme hikayesi, bizde Filmekimi’nde gösterildikten sonra vizyonu pas geçerek doğrudan ev sinemasına transfer olmuştu.
En İyi Film dahil 6 dalda Oscar adayı olan ve duygu yüklü bir gerçek hikayeden beyaz perdeye adapte edilen Lion, uyarlandığı aynı adlı romanın büyüsünü birebir taşıyan etkileyici bir beyaz perde tecrübesi. Slumdog Millionaire ile güçlü bir çıkış yapan Dev Patel ile Nicole Kidman’ın can acıtan performanslarıyla uzun süre zihinlerden çıkmayacak bu film, sinema tarihine unutulmaz bir çocuk oyuncu performansı da kazandırıyordu.
Dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapan ve Altın Ayı ödülü için yarışan bu tarihi biyografi, izleyicisini Karl Marx ve Friedrich Engels’in gençlik yıllarına ve en önemli manifesto ve eserlerin çıkış aşamasına götürüyor. Usta sinemacı Raoul Peck’in çarpıcı rejisiyle gücüne güç katan film, önceki yılın ses getiren birkaç filminden biriydi.
NASA tarihinde görev almış ilk siyah kadın uzay programcılarının hikayesini anlatan bu etkileyici dram, ırkçılığın yıkıcılığı ve bağnazlığı üzerine yapılmış en iyi filmlerden birine dönüşüyordu. En İyi Film dahil 3 dalda Oscar’a aday gösterilen film, yıldız isimlerden oluşan oyuncu kadrosuna da Amerikan Oyuncular Birliği’nden En İyi Oyuncu Kadrosu ödülü kazandırmıştı.
Güney Kore sinemasının en üretken ustalarından Kim Ki-Duk’un uzun zaman sonra belki de en etkileyici işlerinden birini ortaya koyduğu Ağ, dünya prömiyerini Altın Aslan ödülü için yarıştığı Venedik Film Festivali’nden gerçekleştirmiş ve akabinde tüm dünya festivallerini dolaşmıştı. Bu etkileyici sınır hikayesi, geçen yılın kuşkusuz en iyilerinden.
Kaplan ve Ejderha, Brokeback Dağı ve Pi’nin Yaşamı gibi unutulmaz filmleriyle adını dünya sinemasına altın harflerle kazımış ustalardan Ang Lee’nin, yıl boyunca hak ettiği ilgiyi bir türlü görmeyen son filmi, 19 yaşındaki kahramanını Irak’taki savaşın ortasına bırakan, sarsıcı bir savaş karşıtı aksiyon dramıydı.
Amerikan bağımsız sinemasından uzun yıllardır çıkan en etkileyici ve en orijinal gerilim filmlerinden Tehlikeli Arkadaşlık, oyuncu iki kadın arkadaşı ormanın içinde bir sayfiye evinde histeri dozu gittikçe artan bir tatile çıkarıyor ve izleyicisini gerilime doyuruyordu. David Lynch başyapıtı Mulholland Dr.’a benzetilen film, parlak oyuncu performanslarıyla da akılda kalıcı bir seyirlikti.
Sırp sinemasının ustalarından Emir Kusturica’nın Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödülü için yarıştıktan sonra, bizde de geçtiğimiz mayıs ayında gösterime giren son filmi, savaşın ortasında filizlenen bir aşk hikayesini merkeze alıyordu ve Kusturica, filmde başrolü dünyaca ünlü güzel yıldız Monica Bellucci ile paylaşıyordu.
Genç oyuncusu Hailee Steinfeld’e Altın Küre adaylığı kazandıran bu şirin mi şirin, asi mi asi Amerikan bağımsız gençlik komedisi, yetişkinliğe geçiş yolunda, kendi cinselliğiyle başı belada bir lise öğrencisini takip ediyor. Muzip dili ve eğlenceli anlatımıyla tatlı bir seyir sunan filmde Woody Harrelson ve Kyra Sedgwick gibi deneyimli oyuncular da yer alıyor.
Geçtiğimiz İstanbul Film Festivali’nde Türkiye galasını yapan ve hem eleştirmenler, hem de izleyicilerden yüksek not aldıktan sonra vizyona da giren bu keyifli müzikal biyografi, çok sayıda dilde şarkı söyleyen multi-yetenekli Kahireli şarkıcı Dalida’nın gerçek hayat öyküsünden yola çıkan başarılı bir filmdi.
2017 yılını da 2016 kadar hareketli ve üretken şekilde geçiren Michael Shannon’ı başrole taşıyan bu spor dramı, hayatındaki çok sayıda sorumlulukla baş etmeye çalışan 18 yaşındaki bir basketbol yıldızını merkeze alıyordu. Duygusal yönü ağır basan sporcu hikayelerine ilgi duyanların ekstra etkileneceği film, eli yüzü düzgün bir Amerikan bağımsızıydı.
Venedik Film Festivali’nin resmi seçkisinde yer aldıktan sonra yıl boyu çok sayıda festivalde gösterilen ve övgülerle karşılanan bu naif balerin hikayesi, küçük yaşlardan beri sıkı bir disiplinle yetiştirilen genç bir balerinin Bolşoy’a hak kazandıktan sonra modern dansa geçişinin öyküsünü anlatıyor ve büyüleyici görselliğiyle etkilemeyi başarıyordu.
İki yıl önce talihsiz bir kaza sonucu kaybettiğimiz genç oyuncu Anton Yelchin’in son sinema filmi olan bu Amerikan bağımsızı, kayıplara karışan bir erkek çocuğun izinden, ucu bucağı belli olmayan bir maceraya koyulan, işlevsiz bir ailenin hikayesini anlatıyordu. Başrollerde Yelchin’e ise Catherine Keener, Riley Keough, Molly Shannon ve Maya Rudolph gibi yetenekli isimler eşlik ediyordu.
Dünya prömiyerini Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde gerçekleştirilen ve bizde de geçtiğimiz şubat ayında !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali kapsamında izleyici ile buluşan bu tuhaf vampir hikayesi, izleyicisini siyahların yaşadığı bir getto bölgesinde gergin bir maceraya çıkaran, tüyler ürpertici bir gerilim.
Bir hayır işi için düzenlenen yüzme yarışında galip gelmek için kıyasıya bir mücadele veren iki erkek kardeş ile bu ikilinin ortasında kalan bir genç kadının eğlenceli hikayesini anlatan bu bağımsız komedi, Amerika’nın sevilen genç komedyenlerinden Adam Scott, Nick Kroll ve Jenny Slate’i aynı çatı altında buluşturuyordu.
Haberci filmiyle En İyi Senaryo Oscar’ına aday olmuş yazar – yönetmen Oren Moverman’ın, geçtiğimiz Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarışan bu son filmi, izleyicisini oğullarının işlediği suçla ilgili ne yapacaklarına karar vermeye çalışan iki ayrı anne – babanın akşam yemeği masasına oturtuyor ve Richard Gere, Laura Linney, Steve Coogan, Rebecca Hall ve Chlöe Sevigny gibi isimleri buluşturan oyuncu kadrosuyla dikkat çekiyordu.
Game of Thrones’un Khaleesi’si Emilia Clarke’ı başrole taşıyan bu ürkütücü gerilim, 1950’li yıllarda annesinin ölümü sonrası sessizliğe gömülmüş bir çocukla ilgilenmeye başlayan hemşirenin gizem dolu hikayesini konu alıyor. Başarılı görüntü ve sanat yönetiminin yanı sıra, film gergin atmosferini destekleyen müzikleriyle de etkileyici bir seyirliğe dönüşüyor.
Bu yıl En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını kazanmasına kesin gözüyle bakılan Gary Oldman’ın, başrolünü genç oyuncu Asa Butterfield ile paylatığı bu bilim-kurgu drama, Mars’ta dünyaya gelen ilk insanın, dünyaya gerçekleştirdiği ilk ziyaretinde başına gelen maceralara odaklanan, sıcak ve samimi bir aile filmi.
Dawson’s Creek dizisiyle çıkış yaptıktan sonra rol aldığı çok sayıda sinema filmiyle başarısını kanıtlayan Katie Holmes’un başrolünde yer almasının yanı sıra yönetmenliğini de üstlendiği bu ilk film, kızına daha iyi bir yaşam sunma mücadelesi veren bir annenin etkileyici öyküsünü anlatıyor ve Holmes’a bir yönetmen olarak ilgi çekici bir çıkış yaptırıyordu.