Ebedi Yolculuk: İslam’da Cenaze Adabı ve Vefat Süreci
Ebedi yolculuk, İslam kültüründe önemli bir yer tutar. Bu içerikte, cenaze adabı, vefat süreci ve İslam’ın bu konudaki öğretileri hakkında detaylı bilgiler bulabilirsiniz. Hayatın sonuna dair bilinmesi gerekenler burada!
قُلْ اِنَّ صَلَات۪ي وَنُسُك۪ي وَمَحْيَايَ وَمَمَات۪ي لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ
وَقَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّي اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:
مَنْ أَثْنَيْتُمْ عَلَيْهِ خَيْرًا وَجَبَتْ لَهُ الْجَنَّةُ وَمَنْ أَثْنَيْتُمْ عَلَيْهِ شَرًّا وَجَبَتْ لَهُ النَّارُ أَنْتُمْ شُهَدَاءُ اللّٰهِ فِى الأَرْضِ.
EBEDİYET YOLCUSUNU UĞURLARKEN
Muhterem Müslümanlar! Yüce dinimiz İslam, insanın hayatı boyunca olduğu gibi vefat ettiğinde de değerli olduğunu ve hürmete layık bulunduğunu öğretmektedir. Doğum anında olduğu gibi, ölüm anında da insan, özel bir muameleye tabi tutulur. Nasıl ki doğduğunda yıkanır, kundaklanır ve dualarla karşılanırsa; öldüğünde de yıkanır, kefenlenir ve salâlarla uğurlanır. Çünkü ölüm, yalnızca bir yok oluş değil, ebedi hayatın başlangıcıdır. Müslüman için ölüm, Allah’ın lütuflarıyla dolu sonsuz bir hayata açılan kapıdır ve sevdikleriyle buluşacağı kutlu bir vuslattır.
Aziz Müminler! Vefat eden kardeşlerimize karşı yerine getirmemiz gereken dinî ve insani vazifelerimiz bulunmaktadır. Bunların başında, mahremiyet sınırlarına dikkat ederek cenazeyi yıkamak ve kefenlemek gelmektedir. Diğer bir vazifemiz ise, cenaze namazını kılmak ve kardeşimizi saygıyla ebediyet yolculuğuna uğurlamaktır. Cenaze namazı, erkekler önde, kadınlar arkada olacak şekilde kılınır. Cenaze başında tartışmak, alkışlarla veya müzikler eşliğinde uğurlamak, namaz kılınacak alanı çelenklerle veya resimlerle donatmak dinimizde müsaade edilmeyen davranışlardır. Bir başka sorumluluğumuz ise, vefat eden kardeşimizin günahlarının bağışlanması için Allah’tan dilekte bulunmak, ona dua etmek ve hakkında şahitlik görevimizi yerine getirmektir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) “Siz kimi hayırla anarsanız o cenneti, kimi de kötülükle anarsanız o da cehennemi hak eder. Zira sizler, yeryüzünde Allah’ın şahitlerisiniz.” buyurarak, ölen bir kişi hakkında yapılan şahitliğin önemine dikkat çekmiştir.
Kıymetli Müslümanlar! Vefat edenlerin yakınlarına taziyede bulunmak, sabır dilemek, acılarını paylaşmak ve Kur’an-ı Kerim ile gönüllerini ferahlatmak, İslam kardeşliğinin bir gereğidir. Fakat taziyede dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. İslam’a göre taziye üç günden fazla sürmemelidir. Yakınını kaybedenlerin acı içinde ağır bir masrafa girmesi, misafirlere yemek hazırlaması doğru değildir. Taziye günlerinde, akraba ve komşuların ölenin yakınlarına ve misafirlere yemek ikram etmesi sünnettir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.s), amcasının oğlu Hz. Ca’fer’in Mûte Savaşında şehit olduğu haberini alınca, “Ca’fer’in ailesi için yemek hazırlayın…” buyurmuştur.
Değerli Müminler! Ne yazık ki, ölüm düşüncesi, toplumda ağız tadını kaçıran bir unsur haline gelmiştir. Yüce dinimiz İslam’ın emrettiği cenaze adabından giderek uzaklaşmaktayız. Bazı insanlar, apartmanında veya sokağında cenaze varken dahi eğlencelerini sürdürmektedir. Aynı şekilde, medya organları da acılı insanların duygularını hiçe sayarak vefat edenlerin görüntülerine reyting uğruna yer vermektedir. Oysaki Müslüman, çevresindeki olaylara kayıtsız kalamaz. İnsanların ölüm acısını umursamadan, her şey yolundaymış gibi davranamaz. Ölenin yakınlarını üzüntüye sevk edecek söz ve davranışlarda bulunamaz.
Aziz Müslümanlar! Ebedi âleme göç eden kardeşlerimizi İslam’ın emrettiği şekilde son yolculuklarına uğurlama gayesini gütmeliyiz. Ölülerimizi hayırla yâd edelim; onlara dua edelim ve imkânlarımız ölçüsünde sadakalar verelim. Adlarını yaşatacak, dualarımızla anılacak eserler yapalım. Böylelikle, ahirete göçen yakınlarımızın amel defterlerinin kapanmamasına vesile olalım. Önümüzdeki Perşembe günü, on bir ilimizi etkileyen depremin ikinci yıldönümü. Bu vesileyle, ahirete irtihal eden bütün kardeşlerimize Yüce Rabbimden rahmet diliyorum. Cenâb-ı Hak, ülkemizi, milletimizi ve tüm insanlığı her türlü afetten korusun. Hutbemi, hayatın ve ölümün gayesini açıklayan şu ayet-i kerime ile bitiriyorum: “De ki: Benim namazım, her türlü ibadetim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.”