Susamadan su içmeliyiz!
Akşam Gazetesi’nden Nil Şahin Gürhan’ın yazısı…
Vücudumuzdaki su dengesi; içecekler ve yiyecekler yolu ile vücudumuza kazandırdığımız su ve akciğerler, ter, idrar ve öteki atık maddeler ile vücudumuzdan uzaklaştırdığımız su arasındaki ilişki olarak tanımlanır. Yaz aylarında ter yolu ile atılan su miktarı artarken, kış aylarında akciğerler yolu ile kaybedilen su miktarı artar. Vücutta su dengesinin bozulması birçok hastalığa karşı savunmamızı düşürür, sağlığımızın çabuk bozulmasına sebep olur.
Vücudumuzdaki suyun yüzde 1-2’sini kaybetmeye başladığımızda performansımızda azalma gibi olumsuz etkiler baş gösterir. Su kaybı devam ettiğinde sıhhat durumumuz daha da kötüleşir.
Alıngan su dengesini bozmamak için susamadan su içme alışkanlığı kazanalım. Çünkü susama hissi vücuttan bir tedarik su kaybedildikten sonradan oluşur. Susuzluğun negatif etkilerinden korunmak adına sık sık su içmeliyiz. Su, kan dolaşımının akıcı olarak devam etmesi için fazla önemlidir.
Yetişkin bir kişinin jurnal su ihtiyacı hemen hemen 2–2,5 litredir. Yani günlük su tüketimi 8–15 su bardağı aralarında olmalıdır. Yaz mevsiminde, enfeksiyon durumunda ve hareketliliğin arttığı dönemlerde değişken ihtiyacı da artar. Bu dönemlerde su tüketiminin de arttırılması sağlığımız ve jurnal enerjimiz için fazla önemlidir.
HER İÇECEK SU DEĞİLDİR!
Genel Olarak kişiler içtikleri bütün sıvıların jurnal su ihtiyaçlarını karşılamakta kendilerine muavin olduğunu düşünür.
Fakat su yerine geçebilecek içecekler son derece sınırlıdır.
Ayran ve taze bıkkın meyve suları, su yerine kabul edilebilecek içeceklerdir. Hem sebze ve meyvelerin yapısındaki su da su ihtiyacını yerine getirmek da katkı maddesi sağlar. Ama; akarsu, kahve, asitli içecekler ve alkollü içecekler akıcı ihtiyacını karşılamaz.
Tersine vücuttan su atımını arttırır. böylece bu cins içeceklerin tüketiminde aşırıya kaçılmamalı ve susama hissedildiğinde önce su içmeliyiz.
Nil Şahin Gürhan / Akşam GAZETESİ