Fatih Altaylı yazdı: “Hiç utanma da kalmamış”
Aslında bu konuda yazmak öyle istemiyorum.
Fakat önemli.
Okur açısından önemli.
Bir gazeteci, bir gazetenin başındaki kişi bu kadar artı yalan söyleyebiliyorsa, o gazeteciye ve gazeteye okur güvenmemeli o yüzden kâğıda dökmek zorundayım.
Söz konusu birey, eğer kendisine hâlâ gazeteci çağırmak mümkünse, Ahmet Hakan Coşkun.
Sahne adıyla Ahmet Hakan.
Bu bey dün yine kendini methetmeye kalkışmış.
Gazetesinin dijitalde de ne dek fazla okunduğunu, nasıl bir yükselişe geçtiğini anlatmış uzun uzun. Bütün bir “At yalanı sevsinler inananı” durumu var.
Habertürk’ün eski okurları hatırlayacaktır olasılıkla, kağıda basılı gazete olduğumuz dönemde yıllarca yalvardım gazetelerin tirajları uluslararası denetime yan olsun diye.
O dönem ilk kez FETÖ’cü Zaman ve Hürriyet buna yanaşmadı. Tabii gerçekten diğerleri de.
Denetimsiz, palavra satmak rakamları ile reklamvereni kandırdılar, hâlâ da kandırıyorlar.
Dijitalde ise bir denetim ve bir ölçüm vardı.
Global bir organizasyon olan IAB’nin Türkiye ayağı internet gazetelerinin verilerini ölçümlüyor ve Deloitte da bunu denetliyordu.
Tekil kullanıcılar ayrıştırılıyor, kaç gerçek kişinin siteyi ziyaret ettiği belirleniyor, robot trafiği belirlenip ölçüm dışına çıkarılıyor ve doğru veriler elde ediliyordu.
Bağımsızlık Gazetesi Türkiye’deki tüm içten akıcı internet sitelerinin paydaşı olduğu bu denetimden Nisan 2018 itibarıyla kaçtı.
Yani Bağımsızlık’in gerçek verilerini bundan böyle kimse denetlemiyor.
Uydur uydur uydurabildiğin dek.
Gerçekten okunan, fiilen izlenen ve kendine güvenen bir gazetenin bu denetimden kaçması böylece akıllıca olmasa gerek.
Natürel Ahmet Hakan gibi “veri” sorunu olan birisi laf konusu olunca okuru ahmak yerine koyup, böyle şeyler kâğıda dökmek serbest.
Yalanının yakalanması ise umurunda bile değil.
Ama yazdıkları bir yandan da itiraf niteliğinde.
Bağımsızlık’in tepecik takla battığı çukurda debelenmesi öyle de umurumda değil.
Burada acı olan ise bir gazetenin tepesine oturtulmuş birinin bu dek açık bir yalanı bu değin fütursuzca söyleyebiliyor olması.
Fatih ALTAYLI / HABERTÜRK