Sözde değil özde ‘yaşayan’ tarih
Tarihi semt pırpırlanması diye bir şey var. Ne zaman durağa eski İstanbul’a giden bir otobüs yanaşsa bende oluyor mesela. Sanıyorum ki beni orada hiç bozulmamış, ziyarete açık tarihi yapılar karşılayacak; sokakta görüp ucundan gülümsediğim insanlar evine buyur edecek ve kalabalık, neşeli sofralara oturacağım.
Tabii çoğu zaman büyük hayal kırıklığı yaşıyorum. Ama Kocamustafapaşa ve civarının bana büyük ümit verdiğini söylemeliyim. Pek çok yapı hâlâ yaşıyor, yaşatılıyor; insanlar sıcak, samimi. Adını, 1512’de idam edilen Sadrazam Koca Mustafa Paşa’dan alan bir semt burası. Doğal olarak her köşesinden gerçekten tarih fışkırıyor.
Son durakta inince karşımda Mimar Sinan’ın 1585’te yaptığı Ramazan Efendi Camii beliriyor. Şu an restorasyon çalışmaları sürdüğünden kapalı.
Kocamustafapaşa Caddesi’nde müthiş güzel bir yapı daha karşılıyor. Üstünde Kocamustafapaşa İlkokulu (yalnız tabelayı yenilemek iyi olurmuş; ilköğretim okulu ifadesi değişince ‘öğretim’ kısmını silmişler, ‘ilk’ ve ‘okulu’ kelimelerinin arasından tren geçebilir şu an!) yazıyor, önünde veliler bekleşiyor.
Onun karşısında ise aslında 1998 yılında, dönemin reyting rekortmeni dizisi ‘İkinci Bahar’ için inşa edilmiş mekân var. Kimler yoktu ki o dizide: Şener Şen, Türkan Şoray, Meral Okay, Nurgül Yeşilçay, Ozan Güven, Settar Tanrıöğen, Tan Sağtürk… Dizi bittikten bir süre sonra, 2005’te Ali Haydar Usta burayı aynen muhafaza ederek açmış. Ocakbaşı sefası için son derece isabetli bir adres. Zaten iki katı da hep dolu. Duvarlara asılı çerçevelerden hâlâ dizinin karakterleri gülümsüyor. Haliyle Ali Haydar-İkinci Bahar’da kendinizi sette bir yıldız gibi hissediyorsunuz.
Develi’nin fıstıklı kebabı meşhur.